İstanbul’lu çalışanların en büyük sorunu trafik. Özellikle işe gidiş ve çıkış saatleri çalışanlar için korkulu saatler haline geldi.
2012 ve 2013 yılları arasında yapılan araştırmaya göre gündüz trafiği yüzde 17, gece trafiği yüzde 12 arttı. 2014 yılında bu artış adeta katlandı. Hürriyet’ten Gülistan Alagöz’ün haberine göre, artan bu trafik yükü karşısında ofis talepleri de değişti ve ulaşımı kolay bölgeler öne çıktı. Ofis kiralama talebinde bulunanlar için ilk soru metroya yakınlık olurken, yatırımcılar da artık ofis projelerini metro olan ya da planlanan bölgelerde yapıyor. Gayrimenkul danışmanlık şirketi JJL Türkiye tarafından hazırlanan ‘Ofisler Metro ile Doluyor’ araştırmasına göre İstanbul Avrupa Yakası’nda Maslak, Levent, Seyrantepe-Kağıthane bölgeleri, Anadolu Yakası’nda ise Kavacık, Ümraniye, Kozyatağı-İçerenköy ve Küçükyalı-Maltepe-Kartal hattı öne çıkıyor. Metro hattına yakın ofisler ortalama yüzde 30 daha hızlı dolarken, binanın metroya çok yakın olması durumunda bu oran yüzde 45’e kadar çıkıyor. Metroya yakın ofis binalarında kiralama bedeli ise yüzde 40 ila yüzde 150 arasında artıyor.
Metronun etkisi
2014 3. çeyrek itibariyle İstanbul’da 3.8 milyon metrekare kiralanabilir alana sahip A sınıfı ofis alanı bulunuyor ve bu ofislerde 191 bin çalışan yer alıyor. 2017 sonunda ise ofis alanının 6.4 milyon metrekareye, çalışan sayısını ise 325 bine ulaşması bekleniyor. JJL Türkiye’nin raporuna göre metro etkisi kendini en çok Maslak’ta gösterdi. Metro hattı öncesi bölgeden çıkmak isteyen çok sayıda firma metro ile kararını değiştirdi. Bölgede 2009 yılında hizmete giren metro hattı ile talep hızla yükseldi. 2005 yılında kira seviyesi 100 kabul edilerek yapılan kira endeksi 2013 yılında 290’a ulaştı. Levent’in kaderi ise 2000 yılından sonra değişti. 2000’de hizmete giren Taksim-4. Levent metro hattı ve yeni hayata geçen ofis projeleri bölgeye talebi arttırdı.
Gözde bölgeler,
Ofis pazarının Avrupa Yakası’ndaki yeni gözdesi ise Seyrantepe-Kağıthane aksı. Bölgede 2017 yılında açılaması beklenen metro hattı talebi şimdiden arttırdı. JJL Türkiye tarafından verilen bilgiye göre bölgede metro hattı ile olacak fiyat artışını öngören iş dünyası şimdiden 10 yıllık kontrat talebinde bulunuyor. Anadolu Yakası’na geçince ilk adımda Kavacık öne çıkıyor. 169 bin metrekare kiralanabilir alana sahip bölgede yeni yatırım yok denilecek kadar az. Öte yandan bölgede metro yatırımı planlanmaması dezavantaj olarak “Türkiye finansal açıdan iyi bir noktada”
Orta gelir tuzağına düşmemek için Türkiye’nin ciddi bir mücadele vermesi gerektiğini ifade eden Ateş, “Hem faiz ayağında hem de makro ihtiyati önlemler ayağında biraz ayağımızı frenden çekme şansımız var. Neden? Çünkü enerji fiyatları düşüyor, çevredeki büyüme çok zayıf… Dolayısıyla biraz ekonomiye şöyle bir itiş vermek, bizi bölge ülkelerinin üzerine çıkarmak için sanıyorum güzel bir fırsat var” dedi.
Türkiye’de özel sektör borçluluğu ve hanehalkı borçluluğunun sanıldığı kadar yüksek olmadığını belirten Ateş,
Türkiye’nin finansal açıdan iyi bir noktada olduğunu kaydetti.
Yıllık 660 bin yeni konut ihtiyacı,
Artan nüfusun etkisiyle konut ihtiyacının, dolayısıyla konut kredisi gereksiniminin var olmaya devam edeceğini aktaran Ateş, konut kredilerinde gayrimenkule dayalı menkul kıymet kullanımına yönelinmesi gerektiğini kaydetti. Hakan Ateş, sözlerini şöyle tamamladı: “Önümüzdeki 10 yılda da bu değişmeyecek diye düşünüyoruz. 2023 yılına kadar da yıllık 660 bin yeni konut ihtiyacı karşımızda duruyor. Nüfusumuz artıyor, yüzde 50’si genç nüfus bildiğimiz üzere. Çin ve Rusya’nın nüfusu düşerken yüzde 26 gibi bir oranda artarak 2050’de 94 milyona ulaşacak nüfusumuz. Kentleşme oranı yüzde 84’lere çıkacak. Varsayımlar bu yönde. Gelecek 20 yılda toplam 7,6 milyon evin kentsel dönüşüme konu olması ve 400 milyar dolarlık bir yapım maliyeti ya da yatırımı oluşturması bekleniyor. Burada bankacılığın konut kredileri 122 milyar liraya ulaştı. İnşaat sektörü kredileri ise 87 milyar lira. Bu ikisinin toplamı bizim toplam bankacılığımız içerisinde yüzde 17’lik bir paya sahip. Bankacılığın gidebileceği yer, bir sektörde yüzde 20 bile fazladır, risk kümülasyonu açısından. Doğrudur. Bu bakımdan, bunu sermaye piyasalarına yönlendirme ihtiyacı ve gereği vardır. Yani gayrimenkule dayalı menkul kıymetler.”